Subscribe to Updates
Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.
Yazar: admin
Issız bir ormanın birinde, geceleri uğuldayan bir ağaç varmış. Bu ağaç oldukça ürkütücüymüş. Geceleri bu ağacın yanından geçen yolcular, bu kuş uçmaz kervan geçmez yerden oldukça ürkerlermiş. Bunu duyan herkes oraya bir daha gelmek istemiyormuş. Bir gün Melis adındaki küçük kız kaybolup bu uğuldayan ağacın yanında bulmuş kendini. Korkutucu bir ağaç olduğundan içinde ne olduğunu da merak ediyormuş. O kadar korkmuş ki ne yapacağını bilemez halde sağa sola koşmuş. Ağaç dile gelip çocuğa koca sesiyle neden korktuğunu sormuş. Kocaman bir sesin yankısıyla bu koca yerde birlikte kalakalmış zavallıcık. Hava karardığında tek başına kalmış ve buradan nasıl gideceğini bilmiyormuş. Yankılana yankılana…
Gecelerin çok zor geçtiği, küçük bir mahalle varmış. Bu mahalle oldukça enteresan bir yermiş. Burada geceleri hiç uyumayıp herkesi rahatsız eden bir yaratık varmış. Bu yaratık tüm gün ortadan kaybolur, geceleri herkesi rahatsız etmek için ortaya çıkarmış. El ayak çekildiğinde, bir hayalet gibi ortada süzülüp insanların kapısında hüzünlü türküler söylermiş. Bundan herkesin tüyleri diken diken olur, bir daha geceler boyunca asla uyuyamazlarmış. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, bu yaratığı kesinlikle yakalayamazlarmış. Bir gün bütün mahalle toplanıp bu ne olduğu belli olmayan yaratığı yakalama planı yapmışlar. Mahalle halkı, o gece uyumadan yaratığın ortaya çıkmasını beklemiş. Yaratık gece yarısı olduğunda ortaya çıkmış. Kapı…
Bir kış günü evde yalnız kalan 13 yaşındaki çocuk, annesini ve babasını beklerken korku dolu saatler geçirmiş. Korku dolu dakikaların sebebiyse evdeki guguklu saatmiş. Guguklu saat başı dışarı çıkan bir kuş olarak kendini hatırlatırmış. Çocuk, daha önce guguklu saatten korkmasa da bugün saat farklı şekilde ötüyormuş. Çocuğun annesi ve babası, kralın hizmetlileriymiş. Bu yüzden eve biraz geç gelmek zorunda kalmışlar. Saat artık çok geç olduğundan çocuk yatağına yatıp uyumak istemiş. Guguk kuşu korkunç bir şekilde bağırarak dışarı çıkıyormuş. İçten içe korkmaya başladığı için, çocuk artık uyuyamıyormuş. Dakikalar geçmek bilmezken, saat başı guguk kuşu dilini dışarı çıkarıp bağırıyormuş. Birden her yer…
Uzak bir Avrupa ülkesinde Aydoğdu adında bir prenses yaşarmış. Bu prenses her gece kabuslar görürmüş. Kabuslarının hepsi birbirinden farklı olsa da aslında hep çirkin bir büyücünün rüyasına girdiğini görürmüş. Bu da prensesi çok üzüyormuş. Kral babasına olanı biteni anlatmış. Böylece günler geçerken her gece rüyaları devam etmiş. Kral, kızının bu derdine derman bulmak için hizmetlilerine görev vermiş. Ülkenin bütün büyücülerini ve en korkunç falcılarını toplamaya karar vermiş. Prensesin korkunç kabusları artarak devam etmiş. Günler sonra çok yaşlı ve çirkin bir cadı, kralla tanışmak istediğini söylemiş yaverlere. Kral hemen içeri almış yaşlı cadıyı. Büyücü zaman kaybetmeden küresini ortaya koymuş. Küre giderek…
Bir varmış…Bir yokmuş. Uzak bir köyde iki yaramaz çocuk varmış. Bu yaramaz çocuklar günlerden bir gün saklambaç oynamak için evden epeyce uzaklaşmışlar. Orman yoluna geldiklerinde burada saklambaç oynamaya karar vermişler. Yaramaz Elif, ormanın içindeki ağaçlardan birinin arkasına saklanmış. Ayşegül de bir ağaca yumup saymaya başlamış. Sayması bittiğinde, gözlerini açıp Elif’i aramaya başlamış. Etrafındaki ağaçların hepsine bakmış ama Elif’i bulamamış. Biraz daha ileri gitmiş ama hiçbir ağacın arkasında Elif yokmuş. Ne yapacağını şaşıran Ayşegül iyice korkmaya başlamış. Hava giderek kararmaya başlayınca korkusundan ağlayarak Elif’e seslenmiş. Elif hiçbir yerde yokmuş. O sırada ormandan ürkütücü sesler geliyormuş. Elif ortada yokmuş ve Ayşegül ormanın…
Ücra köylerin birinde hayaletli bir ev varmış. Bu eve ismini köy halkı vermiş. Bu ev, köyün deresinin kenarında bulunuyormuş. Köy halkı dereden su çekmeye gittiğinde evin içindeki hayalet çıkar ve köy halkını suyun etrafından kaçırırmış. Köy halkı bundan çok korkar, birkaç gün suyun kenarına gelemezmiş. Böyle günler geçerken köy halkı susuz kaldığında mecburen yine hayaletli evin önüne giderlermiş. Hayaletli ev, çocukların da macera alanı haline gelmiş. Çocuklar okuldan kaçıp kaçıp korkmadıkları için, bu hayaletli evdeki hayaletle eğlenmeye gelirlermiş. Çocuklar ve köy halkı, artık bu evdeki olaylara alışmışlar. Hayaletten korkmak akıllarına gelmezmiş. Sık sık buraya gelip hayaletin sesine cevap verirlermiş. Sıcak…
Bir varmış…Bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kendini ülkenin en güçlü adamı sanan biri varmış. Bu kişi köydeki herkese kafa tutar ve herkesle kavga edermiş. Ülkedekiler bu duruma çok içerliyorlarmış. Bu konuda bir plan yapıp bu kendini en güçlü sana adamı, dize getirmeye karar vermişler. Köyün ileri gelen dedesi, ne yapacaklarına dair şöyle bir fikir vermiş. Biri gulyabani kılığına girip bu adamın karşısına çıkacakmış. Ertesi gün, bunun için uzun boylu genç bir çocuğu seçmişler. Onu giydirip tam bir gulyabani haline getirmişler. Gece olmuş, bütün ülke sessizliğe bürünmüş. Bir tek bizim gulyabani ayaktaymış. Usulcacık sokağa süzülen gulyabani, adamın evine doğru yola çıkmış.…
Ülkenin birinde gözsüz canavar olarak bilinen bir mavi dev varmış. Bu devin gözleri yokmuş. Bu nedenle göz yerine parmak uçlarını kaldırıp buradaki küçük ışıkları kullanıyormuş. Bu da ülke halkını çok korkutuyormuş. Yürüdüğü zaman bütün köyde deprem oluyor sanılırmış. Böyle bir günde oldukça şiddetli bir sarsıntı yine köyde yaşanmış. Köy halkı bu canavardan korkarmış ve yanına yaklaşamaz duruma gelmişler. Bir gün aynı bu mavi deve benzeyen gri ve çirkin devler ülkeye gelmiş. Köy halkı o kadar endişeliymiş ki bu gri devlerin onlara zarar vereceğini düşünmüşler. Herkes kapılarını sıkı sıkı kilitleyip evden çıkmamaya karar vermişler. Bu sırada gri devler bağırarak yeşil devi…
Bir varmış…Bir yokmuş. Zamanın birinde, ülkenin çok dışında, kocaman bir orman varmış. Ormanın derinliklerinde, ucu bucağı görünmeyen bir ağaç kavuğu varmış. Bu ağaç kavuğu oldukça derinmiş. Burada acımasız bir canavar varmış. Bu canavar, geceleri bu ağaç kavuğunda yaşarmış. Bu korku dolu canavar, gökyüzünün bulanık olduğu zamanlar ortaya çıkarmış. Bu canavar ortaya çıktığında biri ortadan kayboluyormuş. Kral buna bir türlü çare bulamıyormuş. Bir gün adı sanı bilinmeyen bir büyücü, kralın huzuruna çıkmış. Krala bir teklifte bulunmayı düşünmüş. Kendisini yaveri yaparsa, bu herkesin ortadan kaybolmasına neden olan canavarın kalbini söküp getirecekmiş. Kral, hiç düşünmeden bu teklifi kabul etmiş. Yalnız bu süre içinde…
Ormanın derinliklerinde, herkesin etrafında olmaktan korktuğu bir ev varmış. Ayşe ve en yakın arkadaşı Canan ormana gezmeye gittiğinde bu evde kimin yaşadığını merak etmişler. Etrafında gezinip evi keşfetmek istemişler. Her ne kadar korkmuş olsalar bile evin uzaktan görünüşü ikisine de ilginç gelmiş. Dakikalarca evin dışında gezindikten sonra içeri girmeye karar vermişler. İçeri usulca girdiklerinde etrafta bir küf kokusu varmış. Örümcek ağları her tarafı sardığından evde yürümekte zorluk çekiyorlarmış. Korkudan tir tir titreseler bile evin içinde olup bitenleri merak ediyorlarmış. Bu evdeki her şey oldukça gizemliymiş. Kullanılmış ve küf kokulu eşyalar çocukları oldukça merak ettirmiş. Evi keşfederlerken artık gece olduğunu fark…